Sular Yükselirken 2 & Yay Dolunayı

 

Gün biter… !
İlk kendine sorması gereken soruyu, en son kendine sorar insan;

Nasılsın…?

Seçil Oğuz

20 Haziran 2016 Saat:14.30 Moola Nakhastrada yöneticisinin Ketu olduğu Dolunay anında ise Mars’ın AK olduğu farkındalığımızın digbala olacağı, gördüğümüz rüyaların bazılarının kabus bazılarının ise uyanmak istemediğimiz, gerçekleşmesini dilediğimiz sonsuz ödüllerle şerefleneceğimiz zaman. Bir hatırlatma yapmak istiyorum. T.Jüpiter son 10 dereceye girmek üzere enerjisini bazılarımız için zararlı üretecekken, bazılarına ödüller hediye edecek. Facebook hesabımdan beni her gün takip edenler verdiğim küçük notlardan faydalanıyorlar. Olumlu anlamda Ağustos ayına kadar Koç-Aslan-Yay yerleşimleri hayal ettikleri değerlerle buluşabilir. Bu yine de yaşadığınız Dasa süreçlerinin etkisiyle şekillenir. Bazıları ise son 10 derece ve 3 derecede ki aneratik etkiyi olumsuzca karşılayacak. Vediğin farkı budur işte zira Jüpiter her ev transitinde bolluk-bereket-şeref vermez.

Sizlere verdiğim doğum tarihleri vardı. Bu doğum sahibi bireyler için T.Satürn’ün Akrep seyri bitmeden huzur yok! Bunu bilip ona göre yaşamanızı rica ediyorum. Bu sürecin nasıl geçeceği yada ne derece kayıp yaşayacağınız Rasi haritalarınızda gizli fakat biliniz ki 2017 yılının son aylarına kadar sınava devam. ‘’Sular Yükselirken’’makalemin 2.bölümüdür. Teknik yazmadan hissettiğiniz duyguların kapsamında bir yazı hazırladım sizlere. Ve ülke etkilerini.  Cumartesi erken saatlerde yangın öngörüsünde bulunmuştum. 13-14 Haziran tarihlerinde yaşanılan yangınlar oldukça manidardı. Yazdıklarımın içerisinde ki terimleri anlamadığınızı ifade ediyorsunuz, istedim ki duygularınıza hitap edeyim. Ağlayabilirsiniz okurken yada tebessüm edebilirsiniz. Her satırda kendinizden bir şey bulacağınızı biliyorum. 🙂 Gecikmesini dilemediğimiz tüm değerler, vakitsiz düşler, depozitolu yalnızlıklar, acımasız günlerin sınırlarında tüm dualar, sularda balıklar, karada yengeçler, dallarda çiçekler, radyoda müzik, kalpte sevdalar, her şeyin ilki, ilk olmasını istediğimiz, yazgımız olmasını istediklerimiz ve gökyüzünde AY! Soylu hesaplaşmalarla yıldızların sevişmelerine şahitlik ettiğimiz uzun, sıcak yaz günleri. Martı çığlıkları, ağlara takılan balıklar, yüreklerde ki sırlar, gizlenen tüm duygular, aşk ruleti döndükçe, gecelere kurban edilen adamlar ve kadınlar! Sonra bir çocuğun gülüşü, hüznü, annesi, babası, gölgelere saklanan şeytan, kaybedilen saygınlık, iş, kariyer ve sağlık!…Yok olmasakta ve var gücümüzle dirensek de, bir masalın hikayesi gömülür AY evrelerinde. Geçmişe dalar insan sevgilinin gözlerinde, ne zaman sussa gökyüzü, bir melodi çalar ve dile gelir Dolunaylarda. Ben böyle masallar anlatırken sizlere benzersiz bir düş ülkesidir esasında HAYAT sözcükleri yarım yamalak kalan…

Ülke natal haritasında T.Satürn Akrep seyrindedir ve 2014 yılının son aylarında başlayan bu seyir tam jargonda tarif edildiği gibi doğru çalışıyor. Ülke natal haritasında 6.ev sağlık alanlarını, kamu hizmetlerini , iş ve işçi bulma kurumlarını, sendikaları, sağlığı, bulaşıcı hastalıkları, sağlık çalışanlarını, askeri ve güvenlik anlamında orduyu, polisi, donanma ve savaş gemileri, sahil güvenlik v.s. gibi alanları simgeler. Natal haritada Akrep burcunda natal yerleşimde olan Jüpiter ve T.Satürn teması ayrıca ülke haritasında 3.ev ve 9.ev alanlarında ki Ay düğümleri yani Rahu ve Ketu beraberinde Aslan burcunda yine 3.evde ki Jüpiter hakkıyla hatta hakkında fazla icraatta bulunmaya devam edecektir. GÖKYÜZÜ DOĞRU ÇALIŞIYOR!

BU ülke;

-Komşularıyla (RUSYA) sorunlar yaşamadı mı?

-Sağlık adına başarılar elde edilmedi mi?

-Sağlık skandalları hepimizi derinden düşündürmedi mi?

-Kömür, maden ocaklarında işçiler grev yapmadı mı? Grev neticesinde istekleri yerine getirilmedi mi?

-İş ve işçilere yönelik yeni yasa tasarıları meclisten onay görmedi mi?

-Jüpiter karesi hakimiyetinde Din ve Din icra eden görevlilerin fetvaları gündemlerimizi meşgul etmedi mi?

-Asker ve Polis aşırı düşmanlığa uğramadı mı?

-Natal Jüpiter ve T.Jüpiter karaka konuları kapsamında çocuk ölümlerine ve çocuk tacizlerine sebep olmadı mı?

-‘’Üniversiteler karışacak’’ dedik. Karışmadı mı?

-Taşkınlıklar ve protestolar liselere sıçramadı mı?

-Almanya ve Fransa Suriye sınırına üst kurma kararı almadı mı?

-AB üyeliği için bir kez daha red görmedik mi?

-Basın yayın kuruluşları 2014 Ekim ayından bu yana yasaklı süreçte değil mi?

-Kalemi kırılacak dediğimiz köşe yazarlarımız olmadı mı?

-Türkiye’de eğitim-öğretim konularını kapsayan tüm kavramların yerine yenileri gelmedi mi?

– Amerika’da 2012 yılında ‘dünyanın en parlak bilim insanı’ seçilen Türk profesör önemli bir buluşa imza attı. Prof. Aydoğan Özcan, kanser ve Alzheimer hastaları için istenen bin dolarlık testleri 10 dolarlık cihazla 10 saniyede yapıyor. Bu Türk dünyanın en parlak bilim adamı seçilmedi mi?

-Aziz Sancar Nobel ödülü almadı mı?

-Adalet istedik. Reza Sarraf yakalanmadı mı? Bakınız; Rahu-Ketu

-Adalet istiyoruz. Milletvekillerinin dokunulmazlık yasa tasarısı onaylanmadı mı? Bakınız; Rahu-Ketu

Ve dahi olmaya devam edeceği sürece GÖKYÜZÜ doğru çalışıyor demektir. Her ay ve her Dolunay ile Yeni Ay evresinde konularımız başka olacaktır. Çünkü Ay zodyağın her bir konağını her ay ziyaret eder. Ülkeler geçmiş karmaları ile birlikte getirdikleri öğretilerin bedelini, diyetini ve ödülünü hak eder transitler sayesinde. Ülkelerin üzerinde yaşayan kişilerin kaderlerini ise coğrafyası belirler. Bu ülke yani TÜRKİYE için baz aldığımız lokasyon konumuna göre Yükselen ve AY yerleşimleri olumsuz ”gözyaşı” besleyen Nakhastra yerleşimleridir. Kadınların hiç bir değeri yoktur. Kadın üzülen, şiddet gören, öldürülen, ikinci sınıf muamele gören konumundadır. Ülke mundane haritasında ki T.Satürn 6.ev seyrinin olumsuzluk seviyesi aynı zamanda N.yerleşimde ki Düğümlerin düzden kavuşumu ve Jüpiter-Satürn kare görünümüne teslim olmuştur. 2017 yılı bitmeli diyoruz ya. Gelmesin 2018-2020 dilimi mümkünse. Bu ülkenin bölünüşüne tanıklık edeceğiz zira.

Gelelim 20 Haziran YAY DOLUNAYINA; Mundane haritaya göre Yay 7.ev alanımızdır. Yeni Ay enerjisi ise İkizler burcunda olacak ve ülkem birkez daha 1.ev ve 7.ev konularında farkındalık kazanacak, gündem belirleyecektir. Ketu’nun yönettiği Moola Nakhastra geçmişin gölgesinde ki konuları, köklerimizi ilgilendirir. Üstelik karmik gezegen Satürn hala Retro iken üstelik eylemlerin baş vekili Mars aneratik derece ile Terazi noktasına dönmüşken. Bu süreçte Uluslar arası ilişkilerimiz birkez daha sınanırken, askeri veya sivil çatışmalar yaşanabilir. Açık açık düşmanlığa uğrayacağımız bir Dolunaydır. Neticesinde halkın tepkisel davranışları, ülkenin refahı ve huzuru yeniden gündemimiz olacaktır. İmajinasyon olarak olumsuz bir tablo çizsemde pirincin taşını birkez daha ayıklama zamanıdır. Temmuz ayı ise başlı başına çocuk ölümlerinin ve çocuklara yönelik haberlerin sık yaşanacağı bir aydır.

Hayat; çelişkili sırat köprüsü gibi bu köprüde ilerlerken günahı ve sevabıyla vazgeçemeyeceğimiz yegane duygu AŞK. Akrep burcunda ki retro Satürn yüreklerin özellikle sevda dolu olanların sevgili ile arasına mesafe koydu. Partneriniz sergilediğiniz tavırlar neticesinde sizden hoşnut değil zira bu durum AY ve Lagna Boğa-Akrep bireyleri için geçerli. İnsanoğlu işte ne yaparsınız ki geçtiğimiz zamanlar, tükettiğimiz saatler de hangi sözü diğerine yakıştırsakda eğreti duran kelamlar vardır. Özellikle retrosu bol süreçlerde. Güneş doğayı ısıtır oysa kalpler buz kesmiştir titrercesine, titretircesine. Kalplerimiz nazlı kuşlar gibi hele ki bayanların.  İçten filizlenecek tohumlar tıpkı çiçekler gibi harlanacağı zamanı beklemekte. Unutacak köşelere fırlatıldığı, acımasızca kıyıldığı ve itildiği zamanları. Birde şu hissedilir böyle retrolarda ‘’yüreği boşaltmak, kurda kuşa derdini anlatmak, yapayalnızlığın verdiği hissiyatla dilin mühür eylediği suskunluklara son vermek.’’ Dikkat edin o suskunlukların sonu mahcubiyete sürüklenebilir. Hep aynı dileklerle başlayan masallar maalesef hep aynı bed dualarla biter. Gördüğümüz ve unutmak istemediğimiz o doyumsuz düşler gibi yürek mecnun olur ve kaybolur sonunda…..Akrep-Boğa-Kova-Aslan eksenleri sözüm sizleredir.

Soğuk denizlerin dibinde, kapalı kapıların ardında, her bacanın altında, her evin içinde neler gizlidir bilinmez! Nice özlemler, nice yarınlar, hesapsız, kitapsız, yüreğin son çırpınışları, karanlık bir geceye kurban giden kaderler, sevgiler, arzular, serzenişler derinlerdedir. Yürekler nöbette bekliyor son çağrıyı ”dön gel”. Sevginin, aşkın, nefretin uyumlu ahengine şahitlik edeceğiz bu Dolunay da değil mi ki Mars ve Ekliptik Düzlem devrede. Bazı zamanlarda gönüllerde ki yaraların sahiplerinin isimleri silinmez. Gülüşler sahtedir. Sevmeler biterde, nefretler bâki kalır. Yangını ve hasreti yansıtır. Tıpkı özlemlerin her harlayışındaki alev gibi. Alaturka düşünceler arasına, sevdalara yankı veren güfteler gibi gökyüzü. Balık-Yengeç-Akrep-Oğlak yükselen ve Ay konumu durumunuz budur.

Evrenin ve gezegenlerin üzerimizde yarattığı etki ruhlarımıza birer çizik, kalplerimize ise yara bırakmakta. Renklerin aşinalığında efsunlarla dökülüyor mevsimler mamafih yaz ayına siyahın yakışmayacağı gibi, aşkada acı yakışmıyor. Ayaz ayaz esen rüzgarlar gibi böyle süreçlerin koynunda bir kez daha yorgunluğumuzu hissediyoruz. Yaralı gönüllerin sevgi ile okşanmaya ihtiyacı var. Aslında hepimiz birer yaprak gibiyiz vakti geldiğinde dalından kopacak olan. Gökyüzünde gördüğümüz görmediğimiz nice yıldızlar kayar, kayar da bizlerin haberi olmaz. Göğün hikmeti Yaratandan sorulur. O yıldızlar ki şarapnel parçası olur batar kalplerimize. Sesli yada sessiz ağıt yakmalar kalır bize bazı zamanlarda. Ruh, dudak, ten, kalp üşür. Yazın ardı sonbahar ve içimizde ki mutluluğa duyacağımız özlemle baş etmenin yollarını bulmalıyız. Ruhunuz hangi mevsimde? Düşüncelerinizin ve sözlerinizin anlamında ne aramaktasınız? Dillerde ki son dilekler neler? Uzaklardan beklediğimiz sevgi, bir ses ve sonsuz sadakatin renklerinde; acıyla sevinç, hüzünle mutluluk, ölümle doğum, sevgi ile nefret aynı çizgide. ( Aslan-Kova-Boğa-Akrep-Koç) Gidişin gibi gelişinde büyük olur umarım…..(Eş-dost-sevgili-arkadaş-çocuk-kariyer-sağlık adına) dileğim odur ki kaybedilenler geriye dönsün.

Hırpalanmış bir tohum ekerseniz toprağa yüzeye çıkacak çiçekler güzel olmaz. Tohum kadar toprağında değeri tartışılır. Rüzgar çıkar eser hoyrat hoyrat kıyar toprağa ektiğiniz tohumun haline. Kıyılır mı insanın içi hiç bu kadar Balık-Başak-İkizler-Yay bireylerine ağlıyor nicedir gökyüzü, derdini yağdırıyor. Bu nasıl bir unutuluştur mutluluk adına, bu nasıl bir kıyamdır? Ruhlara yüklenen ızdırap ile veda bile edemediniz sevdiklerinize…Oysa ki kime sorsam herkes sevgi dileniyor, yaşam eriyor, aşksız anlar tükeniyor. Söyleyelim Güneş’e doğmasın bir daha kalbimizi ısıtmayacaksa, Ay’da öyle yarasalar gecelerde emecekse etimizi dargınım ben bu gökyüzüne…Firari bir tohum olasım var şimdi ne Güneş nede Ay göresim. Az gitsem artık ve kavuşsam ÖZGÜRLÜĞE!…. (Balık-Başak-İkizler-Yay)

Uzak olan tüm değerlere gökyüzü unutulmaz bir senfoni uyarladı. Bizleri derin düşüncelere sevk eden türden. Sızım sızım sızlıyor YAZA özgü Güneş’i görmeyen güne bakan çiçekleri gibi başımıza ne geleceğini bilmeden mevsimsiz bir döngüde sızım sızım sızlıyor sol yanımız. Fotoğraflar inkar ediyor yüzümüzde ki sahte gülücükleri lakin gökyüzü inkar etmiyor. Gönüller çekemiyor artık söylenen hiçbir yalanı, kirliliği, öfkeyi, nefreti, yağmurlarda yağmıyor. Umutlar dağılmış ekmek kırığı gibi arzularımız var birde tenimizin tuzuna karışmış utanır türden. Tutkularımız ise vedalara gebe. Dillerde şarkımız sızım sızım sızlar sol yanımız. Sözler üretelim gönül köşkümüzden, sökelim yüreklerin eskimiş ilmiklerini. Eskimiş bir iple örülmez yeni bir ağ, ağın sağlam olmayan yerlerinde biriken öfke, albenisi unutulmuş, hazin bir yalnızlıkta o balıklar kurtulurlar ağdan. Sureti eskimiş hayat hikayelerinin sonuna geldi bazılarımız, gökyüzünde firari yıldızlar bunun için ant içtiler. Bir ördün, bir ördün, bir ördün ağlarını…(Terazi-Koç-İkizler)

Ürkütücü bir sessizliktir Ay evreleri. Sesin arenasıdır Dolunay zamanları. Geçmişin izleri silinmedi zira R.Satürn bu deneyimi bizlere kazandırmak adına var gücü ile çalışıyor. Efsunlu bir sessizlik eşliğinde kalp odamızın zindanlarına hapis ettiğimiz duyguların üzerini açıyor. Derinliğini bilmediğimiz bir kuyuya çekmek istiyor hepimizi. Delirmiş düşüncelerle kuyunun başına sabır halatlarını bağlamanızı tavsiye ederim zira kuyuya düştükten sonra bir ihtimal çıkışıda garantiye almalıyız. Güneş ve AY karşılıklı duracak iken yıldızlar bu görsele aykırı davranacaktır. Ketu devrede iken böyle olur yaşanılanlar ruhumuzu buz kestirir. Tedirginliğimizle kuşlar gibi uçamasak da uçurumun kıyılarında sevinçlerin kıvrımlarını ve sevgilinin yüzünü ezber edeceğiz. Aykırı zamanlar, kuşlar firarda, balıklar kayıp sularda, göz yaşları sessiz akıyor, kırık kalbin içinde ki kelebekler uçtu gitti. Paramparça olmuş gönüllerde kuşlar yeniden yuva yapar mı bilinmez. Anlamsız kalan sessizlikte anlamını bizim bulduğumuz her sorunun cevabında gurur ve nefret ısıtıyor tüm bedenimizi. Her hüzün iki kişilik cevaplar ise tek kişilik. Yasak düşüncelerde kaç mevsim var daha vuslata!… (Yengeç-Oğlak-Akrep)

Gözlerimizden yağmurlar süzülüyor bazen ne güzel duygudur ağlamak. Küle kor yaraşır, göze yaş, yüreklerimiz tavlı zira büzüştü artık acıdan. Sanki ölü toprağı serptiler üzerimize oysa mevsim SARI YAZ. Şifayı nerede bulacağız peki? Düşlerimizde mi? Sofralarımız bereketsiz, hüzün sol yanımızda. Işıltılı bir cennet arıyoruz. Fermanlar inse gökyüzünden; sevenler, sevilenler ağlamasın diye!.. Dönüp duran bu semada AŞK diye diye sözde kalan akitlerde yürekler yangın içinde düşler cennetinde tohuma yatan tüm umutlara!… Gökyüzünde ki yıldızlarda ürkek. İki yürek mesafesi acıyı yada mutluluğu dile getiremeyecek kadar hercai mevsimlerden geçiyorlar. (Aslan-Kova)

İnsan en fazla neyi eksikse onu özler. Bazen yokluğu bazen çokluğu çoğu zamanda sahip olduklarının kıymetini bilmez. Martıların çığlıkları gibi öfkemiz büyüyor beyinlerimizde, sevgilinin yokluğu gibi özlem doluyor yüreklerimize. Kuşlar gibi ruhlarımız aç ve yorgun. Duygular;bakıp da görmüyor, görüp de ses vermiyor. Üşütüyor, ısıtamıyor. Titretiyor lakin sarılamıyor. Kaderden hükümsüz zindanlara soğuk bir davet var soğuk hayallere!.. (Akrep-Boğa)

İnsanız hepimiz neticede.. Uzaklar; oraları düşlediğimiz de yangın düşer yüreğimize. Yağmur dahi dindiremez. Uzaklarda yaz ne renktir yada hüzünler nasıldır acaba? Denizin mavisi, göğün mavisi? Sularla çevrili coğrafyamızda insan hayatında da su grubu bireyler mutlaka olmalı merhamet, sevgi, şevkat adına. Her kuş kendi eşini aradığında nasıl bir yol çizer? Yürekler nicedir kanıyor, yorgun gönüller, daha uzun bir zaman daha yorgun düşecek. Ne Allah anlıyor, ne yar anlıyor!.. Sabır dilemekten başka elden gelen yok!.. Derinlerimizde açılan yaralar, faylar oluşturuyor, bir sonsuz mutluluk türküsü çalsa belki de bitecek bu isyan!.. Sahi var mı sonsuz mutluluk? Kendi düş ülkesini arayan, yaşadığı dünyası düşten ibaret olan suretleriz bizler!.. En azından kurduğumuz hayaller can yakmıyor. Yaşanmışlıkların, yaşanamayanların, Aşka aldanmışlığın engin denizlerinde bir düşte buluşuruz belki de….(Balık-Yengeç-Akrep)

Hazan zamanlarında hazin bir tesellidir karşındaki kişiden incelik beklemek. Beklentiler inceliği ruhunda taşıyanlar için kırılmak için yegane sebeptir. Aşk zira onların plağında hep hüzünlü parçalar çalar. Mevsimler bu yüzden onların lügatında hep yorgundur. Tıpkı bu SARI YAZ gibi!..Beklentiler karşılıklıdır, karşılığı bulunmadığında gün gelir kendi girdabında ve gölgesinde boğulur kişi. Bazı zamanlarda susmak hüzün fırçaları ile kırık kalbe bahar dalları çizmek gibidir. Kimi zaman boynu bükük bir çiçek kimi zamansa sevda haykırışlarıyla dikenli bir tel olur insan. Sen yinede boynu bükük bir çiçek olmayasın. Her gün yeniden ısınan bu yerküre de elbette kalbinde ısınacak sıranı bekle. (Yay-İkizler-Aslan)

Değil yıldız, gökyüzü de kaysa; nasipte yoksa dilden düşen bir ahtır. Üşütür insanı bu sema mevsim SARI YAZ bile olsa. Virane bir boşluk oluşur bazı zamanlarda gönül köşkünde, Aşk ince ince süzülür sevenden sevilene. Hayat ahkam keser Dolunaylarda ve Tutulmalarda. Yangın derindedir ve çıkan dumanlarda boğulur çevrenizdekiler. Cümleler devrik, gözler kederli, hüzün sancıları sarar ruhumuzu. Kulelerin içine hapis olmuş umutları, yıkıp o kaleleri salamayız engin denizlere zira endişe hakimdir açıklarda ki fırtına korkutur hepimizi….Sarılmak bir hikayeye sonra aralamak yeniden tüm kapıları gelecek olan yeniye. En sarhoş kelimeleri bulmak sevgiliye….Vee yine derin susmak arsızlığa bürünmüş hatıraların koynunda, dalıp gitmek gönlünüzde ki sevgilinin yanına bir düşte belki de sular yükselirken hatırlamak geçmişi. Yakar bu sıcaklar….Nereye sığınsak yada nerede bir alev topu olsak, anlamları kitapların arasında mı arasak yoksa aslı olmayan bir suretin yalanlarına mı kansak……(Satürn düz seyre başlayacak Ağustos ayında fazla suya sabuna dokunmadan, riske girmeden hayatı devam ettirelim derim nacizane hepimiz adına.

Gökyüzüne baktıkça eğiliyorum, eğildikçe Rabbim doğrultuyor… Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O’nu tesbih ediyorum… Allah sevgisi işte; herkesin ruhunu soyar ve çırıl çıplak bırakır, eline verir…

YAY DOLUNAYI eşliğinde duyguların yay gibi gerildiği eşikteyiz. Bazılarımız yasaklı bir yazgının içinde ararken mutluluğu, bazılarımızın ise hayatlarında ki çözülmeler alevler niteliğinde. Bir Aşkın terki, yangınlara yürüme. Yeni olana yer açma, yeniye alışma, yüzde oluşan utanmalar, özlemin resmi, kabaran gönüller, yok olan duygular….Bazı ruhlar ise alıştı kelepçelerle yaşamaya. Yaşamın her anında özünü feda ettiği onurlu davranışlarla alıştı boynunu eğmeye. İşte bazı zamanlarda yürek Aşkı arıyor, sevgiyi, göz mesafesiyle sokulacağı bir omzu, bazı yaralar vardır kaşıdıkça kanar, bazıları ise öpüldükçe azar, Yay mevzilinde ki bu etki yangına körük niteliğindedir. Kaçak bir sevginin, bir düşünüşün, bir özlemin zulasında saralım o yaraları. Yay-İkizler cennet ve cehenneme giden tuzaklar niteliğinde. Sokularak hayatlarımızın yüzdürecek hepimizi yüksek sularda.

Eskimiş şarkılar dinliyor bazılarımız, mavi sulardan tortusu çıkmış kırık bir hikayenin koynunda…Bu dalgalarda ki yakamoz gibi Ay’ın etkisi gelecek ve ilişecek gönüllerimize… Gözümüzün feri sönmeden, denizimiz durulmadan, bir alışkanlığın sürgününde umutlar biriktirerek….Avuçlarımızdan sessizce kayıp giden yaşamın tozlu kıyılarında….Bu Dolunayda Ay’ın aksı denize düşerken karanlığın dili çözülecek ve derler ki kendi güzel olanın aksıda güzel olurmuş. Yansıyacak aksta neler gizli hepsi suyun yüzüne çıkacak. Uzak ve terk edilmiş diyarlarda ki insanların hali nicedir acep? Dertleri, kederleri, sevinçleri bizlerin ki gibi midir? Umursamadan geçiştirenler var mıdır? Soruların gölgeleri düşer önce insan beynine, soruların cevapları ise derinlerdeyse vay halinize. Güneş’in altında yanmaya devam edeceğiz o halde Aşkı bekleyerek. Gökyüzü semazen gibi zira dönüp duruyor. Hep sabır hep niyaz olmamalı payımıza düşen birazda vuslat!…Ruhumuz biraz cilve, azıcık işve dozundada naz ister. Kelimeler yine Sevgiliye gebe!.. Ateşle sevişen gökyüzünün aksını dilerim Dolunayın ardından gelecek Yengeç Yeni Ayı söndürür.

Gökyüzünü sevmek ölmek gibidir ölmek ve ben gökyüzünü severek, doyarak, yanarak, tutuklu kalarak hele ki bu Dolunay ve Yeni Ay hallerini yazarak öleceğim. Her defasında yeminler edip dalgalarla boğuşmak gibi Güneş’in batacağını bile bile AY çıkacak diye esir olmak gibi kalbinde ki acı aklına geldiğinde yanağından akan iki damla yaş gibi Rabbim; seni sevmek ölmek…

Kelebek ömürlü sevdalar ve kelebek ömürlü mutlu zamanlar farkında mısınız bilmem ama ömrümüz bu iki durak arasında heba oluyor. Beklentiler yürekleri yaralıyor, hayaller kırılıp dökülüyor, yalnızlıklarsa cabası. İnsan hayatında bir başka bahar var mı gerçekten ‘’benim artık buna pek inancım kalmadı’’dediğinizi duyar gibiyim geçmişten öteye geçemeyen bir süreçte takılı kaldığınız hissi hakim.Tadı damağınızda kalan değerlerin hiç bitmeyeceğiniz unuttunuz. Sadesati evresi böyledir Akrep sınavınız oldukça ağır dilerim bedeli sağlık olmasın. Bir kelebeğin ömrü kadar ağlamalarınız olsun. Hepinizin içinde çocukça kalan sevinçlerse bir YAZ mevsiminin çevresinde dönen ılık rüzgarlar gibi sular yükselecek. Bir Kelebeğin kanadında yükselen tüm umutlara…. Huuuu çekelim mübarek ramazan ayında. SULAR YÜKSELİRKEN; Her yıl mevsim yaz olduğunda, çiçeklerde sararır, gök mavi, yer sarı, doğa ahenk içindedir. Doyum olmaz bakmaya. İsteriz ki bir ömür sürsün YAZ!..Aşık olup da sevilmek gibi, koklamaya doyulmayan bir çiçek gibi…. Bu YAZ mutluluğa açalım pencerelerimizi, arınalım göğsümüze çöken bu kederden, kalplerimiz atsın yeniden. (Aslan-Yay-Koç Temmuz ayında ateş gruplarını şereflendirecek olan Jüpiter rahmet yağdırsın üzerinize.)

Bilindik bir hikayedir ve derler ki yıldızdır o kayanlar gecenin mateminde, gözlerim gökyüzünde olduğundan bu yana tüm kayan yıldızlar menzilimde. Bence gokyuzu tas atmali yildiz niyetine sevgilinin penceresine. Ask ile illa Huuuu. Gokyuzunun bana yukledigi yuku cekecek en guclu yerim KALBIM! “Ayrılık bile umutla olmalı.!” şair diyor güzel söylüyor çünkü umut aşkın, Allah’a tevükkülüdür, ahirette onarılmayı bekleyen kalpler var….Ziyadesiyle ölümlü bu hayat ümit bağlanmaz. Bugün varsak yarın yokuz. Olmadı diye oturup ağlamanın da manası yok. Gönül gün gelir çağlar, gün gelir sükuta baş eğer sevgimizi, emeğimizi, hak edenlere vereceğiz. Hayallere sığınmadan, geçişi şeylere heves edip üzülmeden zira zaman geçiyor ve hayat bitiyor. Bu dünyanın birde ahireti var….NEFES aldığım sürece sevmelere, gökyüzünü dillendirmeye devam.

”Alelacele es geçip önce kendini, akıp giden zamana aldanarak hayata karışmak. Ve sormak kalbine; bu gün hangi izi bıraktın başka başka yaşamlarda, hangi düşler kaldırıldı hayâl raflarına, hangi gerçeğin acısına bir kez daha yandın…….” Bir iz bırakalbildiysem bu Dolunayda kalplerinizde ne mutlu bana.

Sizlerin tesadüf diye adlandırdığı eylemlerin tümü KADERDİR!..

Hürmetler

A.TOK