KEKLİK

”ÖLMEK İSTEMİYORUM”

Bir annenin, bir evladın gözyaşları düşerse toprağa, dökülür irin ile doğan ruhun yazgısı ve ağlar toprak! Hangi su söndürecek kavrulan yürek öfkemizi? Hangi şiddetin failidir bu katliam?  ”Anne, anne, anne gitme…!” diyen o yavrunun sesinde düğümlendi mi boğazınız? Susmayın bundan sonra, duyarsızlığını gizlemesin tüm siyasiler. Bağnaz zihniyetlerin ülkesi değildir TÜRKİYE! Hayatta zor, insanlar da şerefsiz!

İlk defa yazdığım bir makaleye başlık bulamadım. Dünya ve Türkiye’de kadına yönelik, şiddet, taciz, tecavüz ve cinayet haberleri gün geçmiyor ki içleri yakmasın. Türkiye’de ise kadınların sürekli gözyaşı dökmesi ve değer görmemesinin astrolojik bir sebebi var. Mundane Rasi haritasında Ay ve Venüs bir ülkenin kadınlarını temsil eder. Yerleştikleri burçtan ziyade yerleştikleri Nakshatra önemlidir. Bazı takımyıldızları ve bu yıldız etkisinde doğan bireylerin yaşamlarında acı, gözyaşı, tatminsizlik, hüzün ve mutsuzluk hiç eksik olmuyor ne yazık ki! Türkiye natal haritasında ki Ay Nakshatrasının Aridha oluşunun, Kala Sarpa Yoga kapsamında eksen dışında kalan Ay konumunun ve bunların tümünün kader olduğunu anlayın lütfen! Türkiye haritasında kadının yeri budur! Kadın değersiz bir varlık! Kadın kaybetmeye mahkum! Aridra gözyaşı demektir ki son 10 yıl da ne cinayetler işlenmiştir. Bir de karma var. Bu aileden yola çıkalım. Bir çocuk dünyaya gelmiş demek ki vaktiyle güzel günleri de oldu. Peki neydi böylesine vahşeti yansıtan ki o evliliğin meyvesi, cennet bahçesi, küçük kızın gözleri önünde annesine kıyan babanın geldiği, cinnet geçirdiği, an ve sebepleri?

Geçen gün gözüme takıldı programa bakarken; Gökyüzünde Aslan burcunda stelyum olmuş Mars, Venüs ve Güneş tam kavuşum halindeler. Bu kavuşumu hem Kala Sarpa Yoga eşlik ediyor hem de Jüpiter kare görünümü. Yazmayı düşündüm sizlere diyecektim ki; Bu görünüm kadın cinayetlerini tarif ediyor. Sanatçılar, sporcular ve kadınlar adına dikkat edilmeli. Sonra vazgeçtim. Adım çıktı dokuza, inmez sekize misali. Hem yazsam ne olacak ki; An itibariyle gecesi, gündüzü ayrı bu ülke de kaç saçı okşanmayan, horlanan, sözel ve fiziksel şiddet ile korkup, duygusal anlam da baskılanan kadın ve çocuk vardır biliyor musunuz? Ben kaderi değiştiremem ki ancak yorumlarım. Bir bireyin doğum haritasında doğum anında ki Ay ve yerleştiği takımyıldızı ile aldığı görünümler çok önemlidir.

Yine bir evlilik ve eski eş ve yine şiddet içerikli vahşet! Delirmemek mümkün değil, hani verseler o adamı elimize linç ederiz birlikte. Daha kaç kadın kurban gidecek ülkemiz de hepimizin en büyük sorunsalı değil mi? Cezalar mı yaptırım içermiyor? Ne zaman harekete geçecek? Kadının ülke de değer görebilmesi için erkek milletinin gözünü korkutmak lazım! T.Jüpiter Kasım 2019 itibariyle Mundane Rasi haritasında 7.ev alanı olan Yay burcunda geçtiğinde, Satürn Ocak 2020 itibariyle 8.ev alanı olan Oğlak burcuna geçtiğinde Anayasal düzenleme getirebilir. İdam kararı 2020-2023 sürecinde verilebilir.

‘’Anne anne anne gitme!’’ defalarca izledim. Küçücük bir kızın çırpınışını, çığlığını…

Bir çocuk; Bir zeytin, bir ekmek, bir süt, bir peynir. Fakirdir sofrası, bozulmuştur düzeni, dinler şaşkınca anne ile babasını. Masallarla avutur kendini. Çocukların pembe hayallerine yakışmıyor zamansız yenilgiler. Arşivlerde yer alacak o hüzünler. Şimdi o çocuk çaresiz, şimdi o çocuk, hem yetim, hem öksüz, şimdi o çocuk hala şokta, şimdi o çocuk sıcacık tutacak bir el bulamayacak! Şimdi o çocuk biraz zaman geçip iyileştiğinde ‘’anne’’ diye seslenen yaşıtlarını gördüğünde kabuk tutan yarası kanayıp, acısı tazelenecek. Şimdi o çocuk büyüdüğünde, aşık olmaya korkacak, şimdi o çocuğun hikayesini dinleyen başkaları da ona acımasızca davranma cürretinde bulunacak! Şimdi o çocuk kiminle dertleşecek? Şimdi o çocuk belli ki kaderi doğum anında bu vahşete tanıklık etmesine vesile bulgularla yazıldı. O çocuk kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, kanlar içinde giden annesi olmadığı için bir daha hiç gülemeyecek!

Bir kadın; Eşkalini unutmuş mutluluğun. Evlenmiş zamanında anlaşamamış sonra ve ayrılmış. Ayrılamaz mı? Bir erkeğin kölesi olmak zorunda mı? Sahip çıkmış evladına. Kırık bir ses bıraktı giderken evladına üstelik 18 Ağustos bundan böyle hicap duyacağımız bir tarih olacak bizler için. Çok efsaneler gömdük de bu sefer ki bir başka! Neydi onu oraya çeken? 38 yaş çok önemlidir insan hayatında. Neptün-Neptün karesi ile yapılan hatalar 3-4 yıl devam eder insanın yaşam sahnesinde ve üzüntü doludur. O kadın çekip nefesi en derinine, yıldızlarla cilveleşen Ay’ın, Güneş’in, yüreğine verdiği cesaret ile kopacak fırtınanın hesabını yapmadan yürür kendini bekleyen geleceğe…! Boğazı kanlar içinde titreyen sesi ile ‘’Ölmek istemiyorum’’ derken bile evladını düşünmektedir aslında. Ne kıymetlidir bir ana için evlat bilir misiniz? O şimdi yok! Hepimizi hüzne boğdu Emine’nin hazin sonu. Lakin her defasında unutuyoruz biz bu acıları. Zihniyet değişmiyor. Gündelik yaşam gailesi unutturuyor bu acıları, ateş düştüğü yeri yakıyor.

Bir adam; Sen ne yaptın be adam! Bir de utanmadan bindiğin taksi de taksici üstünde ki kanları sorunca utanmadan ‘’Bir hayvanı mı öldürdüm’’ dedin! O hayvan dediğin kadın, yavrunuzun anası, sana eş vazifelerini yerine getirirken, bir evlat verirken de gözünde o değerde miydi? Ne içtin, ne çektin de utanmadan, acımadan, merhamet duymadan, o yavrunun gözleri önünde bu vahşeti yaşattın hepimize! Tüm Türkiye sana lanet okuyor ki bedelini dilerim en ağır şekilde ödersin! Başını yastığa koyduğunda örseleyip tüm dertlerini, aralayıp mazinin perdesini, menekşe kokulu sevdiği kadını hayal etmek yerine, ‘’Ölmek istemiyorum’’ diye çırpınan Emine’nin çığlıklalarında boğulursun! Kalbini bağlayan buzlar her gece düşecek mi yastığına kurşun niyetine? Yaşamak haram sana bundan böyle!

Can buldular yine hüzün dolu bir hikaye de. Onlar sema döndükçe, kader çarkı çevrildikçe hiçbir zaman mutlu olamayacak! Ben onlar için hiç mutlu bir hikaye yazmayacağım! Tutulu kalmak, tutuklu kalmak, sevdaya kelepçe vurmak öğrenilmez. O adamın ailesi, sonra hepimiz suçluyuz! Dallarda aşk busesi, kifayet yüklü şarkılar da yarin silueti, yaraya iyi gelen düşler, düşlere vurulan kelepçeler. Uyku diye yatıp, uyuyamamalar, uyku diye yatıp sevgiliye rüyalar da duyulan özlemler.

Tanımsız bu zamanlar fuzuli işgal altında hayatlarımız…! En büyük tesellidir bu gezegenlerin doğarken böyle yazgılar yazmaması! Ben ne zaman hüzünlensem hep bu şarkı…

Kanadı kırık keklik gibi gitti Emine! Yavrusu uçmayı kimden öğrenecek?

Ayşen Tok